Aralık 2 2024

Okyanusun derinlerindeki “Karanlık Oksijen”

Aralık 2

OKYANUS SİSTEMLERİNİN İŞLEYİŞİNE DAİR YENİ BİR BAKIŞ AÇISI

2

024 yılında aralarında Northwestern Üniversitesi’nden bir kimyagerin de bulunduğu uluslararası bir araştırma ekibi, Pasifik Okyanusu’nun Clarion-Clipperton Bölgesi’nde (CCZ) beklenmedik bir keşfe imza attı. Bu keşif deniz tabanında, güneş ışığından ve biyolojik aktiviteden tamamen yoksun derinliklerde oksijen üretildiğini ortaya koydu. Okyanus tabanının derinliklerindeki metalik nodüllerin yüzeyin 13.000 feet altında oksijen ürettiğinin keşfedilmesi, “karanlık oksijen” üretimi olarak adlandırıldı ve oksijenin nasıl üretildiğine dair bildiklerimizi kökten değiştirdi. Araştırmanın başındaki Profesör Andrew Sweetman ve meslektaşlarının Meksika ve Hawaii arasındaki geniş bir alanda yaptıkları incelemeler sırasında ortaya çıkan bu bulgu, büyüleyici bir süreç olan deniz suyu elektrolizi sayesinde, bu yükün deniz suyunu hidrojen ve oksijene ayırabildiğini gösterdi

Aralık 2

Bu şaşırtıcı keşif, Dünya’nın oksijenini sadece bitkiler ve algler gibi fotosentetik organizmaların ürettiği yönündeki uzun süredir devam eden varsayımlara meydan okuyor. Şimdiye kadar oksijenin sadece güneş ışığı gerektiren bir süreç olan fotosentez yoluyla oluştuğu düşünülüyordu. Ancak bu keşifle birlikte oksijenin hiçbir ışığın nüfuz edemediği deniz tabanında da üretildiği görülüyor. Bilim insanları, metal nodüllerin pil gibi davrandıkları için tam olarak oksijen üretebildiklerini söylüyor.

İskoç Deniz Bilimleri Derneği’nden baş araştırmacı Profesör Andrew Sweetman, BBC News’a yaptığı açıklamada aslında bunu ilk kez 2013 yılında fark ettiğini anlatıyor: “Deniz tabanında tamamen karanlıkta muazzam miktarda oksijen üretiliyordu. Bunu görmezden geldim, çünkü bana oksijenin sadece fotosentez yoluyla üretildiği öğretilmişti. Sonunda, bu potansiyel olarak büyük keşfi yıllardır görmezden geldiğimin farkında vardım.” Sweetman, üretilen koyu renkli oksijenin deniz tabanındaki yaşamı da destekleyebileceğini söylüyor. Diğer taraftan, Nature Geoscience dergisinde yayımlanan bu keşif, derin deniz ekosistemlerini ve derin deniz madenciliğinin potansiyel etkilerini yeniden değerlendirmemiz gerektiğini de ortaya koyuyor.