Web sitemizde çerezler ve benzeri izleme teknolojileri kullanılmaktadır. Çerezlerin ve benzeri izleme teknolojilerinin pazarlama/reklam faaliyetleri, sitemizin daha işlevsel kılınması ve kişiselleştirilme amaçlarıyla kullanımına onay verebilir veya ‘’Tercihler’’ butonu ile çerezleri yönetebilirsiniz.
Temmuz 2020
Sessizce yürüyen bir ikonun hikayesi; Sneaker
İKONİK MODELLERİN UNUTULAN HİKAYELERİ...
820'ler dünyanın ayakkabı ile ilgili fikirlerinin değiştiği ilk yıllar. Kauçuk tabanın keşfi ile spor ayakkabı tarihi resmi olarak başlar. O dönem için “ilginç” sayılan bu icat, takvimler 1890’ı gösterene kadar gereken ilgiyi görmese de meraklı üreticiler fikri geliştirmeye başlamıştır bile. O yıl Goodyear Kauçuk Fabrikası koşucular için; basit, hafif ve şık sayılabilecek ayakkabılar üretmeye başlar. 1916 yılına gelindiğinde United Rubber şirketi Keds Champion ile “sneaker” olarak anacağımız ilk modelleri seri üretime geçirmiştir bile.
Sneaker adını, İngilizcede “sessizce ilerlemek” anlamındaki “sneak” kelimesinden alıyor. Dünya sneaker’larla tanışmadan önce piyasada olan kalın tabanlı ayakkabıların, yürürken oldukça gürültü çıkarttığı için bu adı aldığı söylenir.
Sporla evrilen sneaker
Koşucuların giydiği ayakkabılarla birlikte performanslarının gelişmesi insanların spora bakışını da değiştirir. 1900’lerin başında artık spor yalnızca profesyonellerin değil, seçkinlerin de yaşam biçimi haline gelmeye başlar. 1917 yılına gelindiğinde basketbol oyuncusu Chuck Taylor’la beraber sneaker hem lüks yaşamın önceliği hem de sporcuların gözdesi olur. Yani artık sıra basketboldadır. Her ne kadar ilk atışı Converse All Star ile Taylor yapsa da yaklaşık 70 yıl sonra Nike ve Michael Jordan sneaker tarihinin akışını sonsuza dek değiştirecek bir sözleşemeye imza atacaktır. Ama oraya gelmeden önce Adolf “Adi” Dassler, bugün bildiğimiz adıyla Adidas, ilk modern koşu ayakkabısını tasarlayacak ve onu ayağında gururla taşıyan Jesse Owens 1936 yılında olimpiyatlarda altın madalya alacaktır.
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Sneaker’lar bugünkü hallerini alana kadar yalnızca ihtiyaçtan dolayı evrim geçirmiş. Adidas’ın 50’li yıllarda buzlu hava koşulları için ürettiği Samba modeli gibi. Sonraları salon futbolu için yeniden tasarlanacak modelin üretiminden yıllar sonra, gelmiş geçmiş en çok satan Adidas modeli olacağı tahmin edilebilir miydi? Ya da 1965 yılında futbolcular için piyasaya çıkarılan Gazelle modelinin profesyonel oyuncular kadar onlara hayran olanlar tarafından da ünlü yapılacağı?
Bunlarla beraber zaman ilerledikçe sneaker kullanım alanları, üretim amaçlarından uzaklaşmaya başlar. Nike’ın ilk koşu ayakkabısı Cortez’in dans pistlerinin gözdesi olması gibi. 70’lerde aerobik ve onunla anılan Farrah Fawcett ile birlikte hem spor ayakkabı hem de sneaker anlayışı belki de sonsuza dek değişmiş oldu. Sneaker artık yalnızca spor için gerekli bir malzeme değil aynı zamanda eğlence, moda ve tasarımı barındıran bir arzu nesnesine dönüşmüştü.
Yıllar ilerledikçe spor ayakkabı sahibi olmak hem statü hem de bir yaşam şekli olarak görülmeye başlandı. 1980’lerin sonunda tenis, koşu, futbol, basketbol ve aerobik derken Run DMC rap grubunun konserlerine Adidas Superstar giyerek çıkmaya başlamasıyla sneaker hip hop kültürünün bir sembolü haline geldi. Çete karşılaşmalarında bile sneaker statüyü belirliyordu. Sosyal ortamlarda da öyle; Vans giyiyorsanız kaykaycıydınız ve basketbol hayranıysanız elbette Nike Air Jordan gözdeniz olmalıydı.
Sneaker koleksiyoncusu sneakerhead’ler
Günümüze gelince, artık efsane sneaker’ları çok nadir olarak amacı için giyer olduk. Piyasanın önde gelen markaları hemen her spor için özel modellerini peşi sıra çıkarıyor. Her yıl özel koleksiyonlar yeni teknolojilerle üretildikçe piyasa gittikçe farklılaşıyor. Farklılaşmayan tek şeyse sneaker tarihine adını yazan markaların bugün de aynı aşkla giyilmesi ve çoğunun ilk modelinden kalma orijinal beyaz renkli tasarımlarını hâlâ muhafaza ediyor olması.
Kuşkusuz artık çoğumuz birer sneaker düşkünüyüz. Bununla beraber İngilizcede literatüre “sneakerhead” olarak geçen fanatikler de yok değil. Sneakerhead’ler genelde bir markanın çıkan her “özel” modeline, sınırlı üretimlerine ya da aldıkları modelin her rengine sahip olmakla ünlüler. Tabii bu zaafla beraber oluşan piyasa da cabası. Sneaker dolabınızdaki model ne kadar nadir bulunur ise koleksiyonerler için fiyatı da o kadar artabiliyor. Örneğin Air Jordan 1 Chicago satış fiyatı yaklaşık 200 dolar iken 1500 dolar civarında alıcı bulabiliyor. Söylemekte fayda var gerçek sneakerhead’lerin çıkışını, hali hazırda Nike’ın Michael Jordan adını vererek başlattığı serinin tetiklediği düşünüldüğünden şu anda piyasa değeri en yüksek markanın Nike olması şaşırtıcı değil.
ESKİMEYEN EFSANELER
Nike Cortez: 80’ler disko kültürüyle atağa kalkarak, beyaz perdede sıkça boy gösterdi. Cortez sevenler arasında Forrest Gump’ın yerinin ayrı olduğu sır değil.
Adidas Superstar: Şöhretini Run DMC’ye borçlu olan efsane model.
New Balance: Bill Clinton ile popülerliğini artıran marka bugün bile “Başkanın giydiği sneaker” olarak anılıyor.
Converse All Star: Bilinen ilk basketbol ayakkabısı olsa da yıllar içinde sokak kültürünün vazgeçilmezlerinden biri haline geldi.
Nike Air Jordan: NBA tarihine damgasını vuran sneaker, bugün bile koleksiyonerlerin en gözde ayakkabısıdır.
BUGÜNÜN “EN”LERİ
Golden Goose: Her ürünün elle yapıldığı ve Golden Goose sanatçılarının dokunuşlarıyla son bulan marka vintage detayları sevenlerin gözdesi.
Alexander McQueen: Lüks markalar arasına hızlı ama sağlam bir giriş yapan Alexander McQueen, takipçileri için son model ürünlerini ön siparişle satışa çıkarıyor.
Philip Plein: Son 20 yılda top 20 lüks marka içinde kendine yer edinen Philip Plein tercih edilen beyaz sneaker’lar içinde varlığını sürdürüyor.
Gucci: O kırmızı yeşil çizgiyi görüp de tanımamak mümkün mü? Ne kadar beyaz olursa olsun!
Adidas YEEZY: İşte koleksiyonluk bir birliktelik daha. Kanye West işbirliğinin ardından koleksiyonerlerin dikkatini çeken Adidas YEEZY daha çok konuşulacak gibi...