Kasım 2020

Nedir bu SUPREME?

Kasım

TERK EDİLMİŞ BİR SOKAKTAN, LÜKS ARENASINA YÜKSELEN “YÜCE” KİM?

O

nun adı Supreme ya da tam Türkçe karşılığı ile “yüce.” Markanın takipçileri, kesinlikle hakkı olan anlamı taşıdığını düşünüyor. Peki gerçekten öyle mi? Sıfırdan, sokak arası bir dükkândan milyonlar değerindeki bir markaya çıkışı yakalıyorsanız, muhtemelen öyle.

Supreme, Manhattan şehir merkezinde, neredeyse terk edilmiş bir blokta küçük bir paten dükkânından, her büyük ürün piyasaya sürüldüğünde kıyamet koparan bir moda markası hâline gelen bir şirket. İlk çıktığı zamanlarda moda sahnesindeki markalar, Supreme’i basit bir “kaykay giyimi” olarak tanımlayarak kuşkusuz onu görmezden geliyorlardı. Bugünlerdeyse, dünyadaki en havalı ve en çok beğenilen sokak giyim markalarından biri olarak takdir ediliyor. Elbette bu kadarla kalmadı Supreme; moda endüstrisinde önemli bir yüz hâline geldi. Hatta yüksek moda markaları ve duyulmuş en büyük isimlerden bazılarıyla iş birliği yaptığında marka kolaylıkla onların üzerinde ilgi görmeyi başarıyor.

Supreme şu an, mağazalarında alışveriş yapma hakkını yalnızca “kazanmış” insanlara tanıyan bir yeraltı moda markası. Özgünlüğün ve saygının son derece önemli olduğu bir yer olarak biliniyor. Birçok insan için gizli kulüpleri, gizli toplulukları andıran bir kült oluşum bu. Çoğu özel ürünleri, internetin arka kapılarında bilgi arayan bilgisayar korsanlarının bile zor bulacağı kadar “özel” olarak satışa çıkıyor ve hızlıca tükeniyor. Markanın kuruluş hikâyesi ne kadar sıradan olsa da markanın yansıttığı bu gizemli hâl, her gün daha fazla insanı kendine çekiyor.

Kasım

Sokakta doğan bir marka…

James Jebbia, ilk Supreme mağazasını, 1994 yılında Manhattan'ın merkezindeki Lafayette Caddesi’nde açtığında sokakta neredeyse başka hiçbir mağaza yoktu. Belki de mağazanın bu neredeyse terk edilmiş, köhne sokakta yer alması onu yeraltının kralı olmaya taşıyacak bir “uğur”du, kim bilir?. Mağazanın ana tasarımı, sırt çantalı patenci ve kaykaycıların mağazada kaymasına ve oradaki deneyimleri boyunca hoş ve rahat hissetmelerine izin veren büyük bir merkezi alanla düzenlenmişti. Hedef elbette onlardı. Jebbia yıllar sonra verdiği bir röportajda gençlerin ve özellikle de patencilerin açık fikirli oluşlarını sevdiğinden bahseder. Ona göre gençler açık zihinlerle bir şeyler yapmak isteyen, sanata açık bir kitledir. Jebbia gerçekten de yüksek marka olmak için herhangi bir plan yapmaz. Yalnızca sıkı çalışmanın ve seri tesadüflerin izini takip eder. Paten dünyasını seçmesinin en büyük sebeplerinden biri ise –şu an geldiği konumun aksine– “daha az ticaridir.” Belki de bu yüzden Jebbia bu ilk mağazasını açtığında kaykaycılar ve patenciler için bir alan yaratır. Mağazada hızlı müzikler çalar ve ekranlarda durmadan Muhammed Ali videoları ya da Taksi Şoförü gibi filmlerden sahneler oynatır. Çalışanları çoğunlukla kendisi de kaykaycı olan havalı ve inatçı tiplerdir.

Bu sırada ürünler neydi? Supreme başlangıçta yalnızca birkaç tişört üretti. Belki o zaman aklından geçecek son şey LV, Gucci ya da Levi’s gibi markalar ile iş birliği yapacağı gerçeğiydi.

Kasım

2002 yılında niş keşifleriyle tanınan Nike ile ses getiren iş birliğini yaptığında artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Özel kaykay modeli Nike SB adeta bir çılgınlık hâlini aldı. Bu heyecan, kaykay sahnesinin hem içinde hem de dışında o kadar büyüktü ki, fanatikler, mega perakendecilerde bulunmayan, sınırlı sayıda üretilen bu kaykay modeline sahip olabilmek için adeta haykırıyorlardı.

2004’te Supreme, Los Angeles, Kaliforniya'daki North Fairfax Caddesi'nde ikinci mağazasını açarak ilk genişlemesini yaptı. Yeni mağaza, New York'taki orijinal mağazanın neredeyse iki katı büyüklüğündeydi ve kapalı bir kaykay alanına sahipti. Bundan sonra, her biri Lafayette’teki gibi sokak tasarımına sahip Tokyo, Paris, Londra, Fukuoka, Osaka ve Nagoya mağazaları açıldı… Ardından Lafayette amiral gemisi, yıllar boyunca Vans, Nike, Clark, Dickies, Spitfire, Comme des Garçons, Girl Distribution Company, Thrasher gibi diğer moda ve perakende markalarıyla ve Louis Vuitton ile birçok iş birliği yaptı. Yıl 2020’ye geldiğinde ise şu başlıkları daha sık görür olduk, “Supreme ve Jean Paul Gaultier iş birliği!”, “Supreme, Swarosvski koleksiyonu!”, “Timberland’e Supreme İmzası!”, “Supreme ve Lacoste”. İşte dünyaca tanınan markalar Supreme’i yanlarında taşımaktan keyif aldıkça “yüce” marka da büyükler liginde olmanın haklı gururuyla podyumlarda daha fazla salınır oldu.

Kasım

Sade tasarım ikonik font

Yıllar boyunca Supreme çok miktarda sınırlı sayıda ancak yüksek talep gören mallar üretti. Bunların en ikonik olanı, beyaz Futura Heavy Oblique yazı tipi ile işlenmiş, ayırt edici kırmızı kutu ve markanın adını gösteren logoya sahip sade beyaz tişörtleri. Sürprizleri asla bitmeyen Supreme, ürün gamı kavramına yeni bir anlayış da getirdi. Geçtiğimiz yıl Honda ve Fox Racing ile ortaklık kurarak Supreme markalı bir arazi motoru bile sattı. Tabii ki motor kullanıcıları için özel tasarlanmış kreasyonun bir parçası olarak… Supreme’in önlenemez yükselişinin altında yatan stratejilerden biri de her yeni ürünüyle aynı heyecan dalgasını çığ gibi büyütmeyi başarması. Bunun sebebi, diğer giyim markalarından farklı olarak, Supreme’in bir seferde yalnızca bir avuç stokunu piyasaya sürmesi. Bir avuç dediysek cidden bir avuç; genellikle beş ila on beş ürün sayısında... Bu, her hafta perşembe günleri hem çevrimiçi hem de çevrimdışı olarak gerçekleşiyor. Bu mükemmel strateji, markanın yarattığı ve her zaman talep gören aurayı korumayı başarıyor.