Eylül 2020

Tarihe imza atan kalem

Eylül

DOLMA KALEM TARİHİNE MONTBLANC BAKIŞI

Y

irminci yüzyılın başında dünya Sanayi Devrimi ile birlikte sonsuza dek değişecekti. Büyük ölçekli üretimler sıradan şeyler hâline gelecek, bu durum birçok yeni ürünün keşfedilmesine neden olacaktı. İşte bunlardan biri; dolma kalem. Onun ve Montblanc’ın tarihi geçmişine yakından bakalım. Lüks bir kalem düşündüğünüzde aklınıza gelen ilk ismin Montblanc olması tesadüf değil. Bugün yalnızca kalem değil lüks endüstrisi denince de akla gelen markanın hikâyesi, 1906 yılında başlıyor. Berlinli tasarımcı August Eberstein, Hamburglu bir bankacı olan Alfred Nehemias ile ortaklık kurar. Mürekkebi kendi içinde bulunan, dolayısıyla dönem için “kolay kullanımlı” bir dolma kalem olan Simplo en büyük icatlarıdır. Bunun üzerinden fazla zaman geçmemiştir ki Montblanc onu bugünkü ününe kavuşturacak üç isim tarafından satın alınır: Wilhelm Dziambor, Christian Lausen ve Claus Johannes Voss.

Eylül

Montblanc’a geçmeden önce dolma kalemin kısa tarihine de bakmakta fayda var. Bugün kullandığımız hâline gelmeden önce dolma kalem birkaç farklı aşamadan geçti. Önceleri suda çözünebilen, su bazlı mürekkepler kullanılıyordu. Kullan-at kartuşlu dolma kalemlere benzer bir şekilde; her birinin mürekkep için minik bir haznesi ya da kauçuk bir kesesi bulunuyordu. Zaman geçtikçe farklı doldurma sistemleri geliştirildi, piston ya da şnorkel gibi. Hepsinde bir uç bulunuyordu. Bu metal aşağı doğru inerek merkezde bir nokta hâlini alıyordu. Dolma kalemler incelik üzerine tasarlanıyordu. Bu da sıvı mürekkebin dar yollardan uca ulaşarak kâğıdı ıslatmasına neden oluyordu. (Hiç kuşkusuz bu dengeyi sağlamak için oldukça ince bir mühendislik gerek.) Daha pahalı olan dolma kalem uçları 18k ya da 14k altından yapılıyor ve genelde ucunda platin bir metal bulunuyordu. Bu son dokunuş, hızlı olan akışı yavaşlatabilmek içindi. Tüm bu gelişmelerle birlikte, 20. yüzyılın başında bugün bildiğimiz dolma kalemlerin karakteristik özellikleri belirlenmişti bile.

Eylül

Önceleri göz damlasıyla mürekkep eklenebilen basit tüpler yoluyla kullanılan kalemler vardı ve sonra Montblanc devreye girdi. Üç Alman ortağın markayı almasıyla birlikte 1907 yılında adını Simplo Filler Pen Co. GMBH olarak değiştirdikleri markanın ilk kalemi Rouge et Noir güvenli kalemiydi. Güvenli kalemler olarak anılıyorlardı çünkü bu kalemlerin geri çekilebilir ucu vardı ve mürekkep akmalarına karşı uçları kapatılabiliyordu. Montblanc markasıyla ilk kalemin çıkışı ise 1910 yılını buldu. Bugün nerede görsek tanıyacağımız altı noktalı yıldız sembolü ise 1913 yılında, yeni bir modelle beraber hayat buldu. Uzmanlarının söylediğine göre bu aslında yıldız değil, Avrupa’nın en yüksek dağı Montblanc’ın üzerindeki karları andıran bir kar tanesi. Ve adı da tam olarak buradan geliyor.
1934 yılına gelindiğindeyse bu başarılı model ismi artık markanın tümünü ele geçirmişti: Montblanc Simplo GMBH. Kalemlerin altın ucuna Montblanc Dağı’nın denizden yüksekliğini ifade eden 4810 numarası işleniyordu. Montblanc, 60’tan fazla ülkede reklam ve satış yapmaya başladı. Yalnızca ürünüyle değil marka ve reklam stratejisiyle de gözleri üzerine çeken Montblanc, dönem için akıllara gelmeyecek yöntemleri denedi; arabaların üzerindeki dev kalem maketleri yerleştirmek ya da uçakların üzerine marka yazdırmak gibi.

Eylül

Markanın başarısının ardında yatan özelliklerden biri de bu: Konsept geliştirme. Tıpkı 1986 yılına ait ve bugün hâlâ kullanılan The Art of Writing sloganında olduğu gibi. Patron of Art, Great Characters, Artisan Editions ve Writers Editions, Montblanc’ın imza koleksiyonlarından bazıları. Bu özel seriler hem koleksiyonerlere hem de yalnızca konseptin ilgililerine hitap etmeyi başarıyor. Bunların içerisinde 1992 yılından bugüne etkisi devam eden Writers Editions, kuşkusuz en çok sevilen koleksiyonların başında geliyor. Hikâyesi olan her ürün gibi bu koleksiyonlar da her zaman en çok sevilenlerden.

Montblanc, bu yılın koleksiyonunu ise Fransız yazar Victor Hugo’ya ithaf etmiş ve ilhamını Victor Hugo’nun yaşadığı ev olan Hauteville House’tan almış. Gotik mimarinin simgelerinin görüldüğü koleksiyonun 18 karatlık altın uçları bulunuyor ve tasarımında Notre Dame de Paris’nin kamburunu anımsatan bir desen kullanılmış.