Ekim 2020

Hayata yer açmanın adı: Minimalizm

Ekim

HAYATINIZI SADELEŞTİRMEYE HAZIR MISINIZ?

H

ayatımız bundan yirmi yıl öncesine göre yoğun, karışık, stresli ve hızlı. Çeşitlilik yaşamımızı kolaylaştıran bir şey gibi görünse de sürekli “daha fazla”sını isteme ihtiyacını doğuruyor. Üretim ve tüketim dengemizi kurmakta zorlanıyoruz. Eşyalara bağlılığımız belki de insanlığın tüm dönemlerinden daha fazla. Durum böyle olunca sadeleşmek yoluna gitmeyi tercih edenlerin sayısı da her geçen gün artıyor. Minimalizm yalnızca mimari bir ekol değil, bir yaşam şekli olarak karşımıza çıkıyor.

Minimalizmi kendine yol olarak seçen Joshua Fields Millburn ve Ryan Nicodemus’a göre minimalizm daha azına sahip olmaya değil daha fazla alan açmaya odaklanır. Peki bu neye yarar? Daha fazla zaman, yaratıcılık, deneyim ve sonucunda yaşamdan daha fazla keyif almak elbette... Joshua Fields Millburn bir gün herkes gibi sahip olduğu şeylere bakar: yüzlerce CD, DVD, kıyafetlerle dolu bir dolap, ihtiyacı olduğunu bile bilmediği onlarca eşya… Ardından yavaş yavaş hepsinden kurtulmaya karar verir. İşin tuhafı, bunu yaptıkça kendini daha özgür hisseder. Bugün tam bir minimalist olarak yaşayan Millburn, “Sahip olduğum her eşyanın ya bir amacı vardır ya da bana keyif veriyordur” diyor. Bir yatak, bir radyo, birkaç ev eşyası… Hiçbir fazlalık yok. O, sahip olduğu her şeye, hayatına bir anlam katıp katmadığı fikriyle bakıyor.

Ekim

Minimalizmin özünde yatan şey aslında bir nevi ihtiyaçların hiyerarşisini doğru hesaplamak ve sahip olmanın yarattığı kısa süreli tatmin duygusundan başka şeylere odaklanabilmek. Başta da dediğimiz gibi bu, daha fazlasına sahip olmak için gün boyu çalıştığımız ve yorgunluğumuzu iki günlük şehir dışı kaçamaklarıyla gidermeye çalıştığımız iş hayatı için de geçerli. Daha fazla, daha fazla, daha fazla çalışıyor ancak kendimize bir o kadar az vakit ayırıyoruz. “Bu aralar ne yapıyorsun?” sorusunun cevabı olarak “çok yoğunum, çalışıyorum” demeyen var mıdır? Peki geçirdiğimiz vaktin kalitesi? İşte minimalizm buna da odaklanıyor. Vaktimizi gerçekten çılgınca çalışarak geçirmek isteyip istemediğimize. Durmaktan korkuyor muyuz, yoksa kendimize duracak alanlar yaratmaktan çoktan vaz mı geçtik?

Ekim

Millburn ve Nicodemus gibi yoğun bir hayattan birkaç kıyafet ve eşyaya geçmek kadar uç bir değişim yapmak zorunda değiliz. Ama eğer siz de hayatın “fazlalığından” şikayetçi olanlardansanız , minimalizmin açacağı alanlara ve bunu nasıl yapabileceğimize gelin yakından bakalım.

Minimalizm denince akla gelen isimlerden bir diğeri Joshua Becker şöyle anlatıyor: “Hayatınızı basitleştirmek size denge, özgürlük ve neşe getirecektir. Basit yaşamaya ve bunun faydalarını deneyimlemeye başladığımızda, bir sonraki soruyu sormaya başlarız: ‘Hayatımda başka nerede dikkat dağınıklığını ortadan kaldırabilir ve temellere odaklanmak için hayatı basitleştirebilirim?’”… İşte bunu başarmak için Becker’ın önerileri...

Ekim

Elbette ilk sırada hayatınızdaki gereksiz eşyalardan kurtulmak var. Minimalizm önce gözle görülür alanlarda yer açmakla başlıyor. Ardından zamanı iyi “harcama” kısmı geliyor. “Sizin için gerçekten değeri olan şeylere zaman ayırmaya çalışın” diyor Becker. Bunun yollarından biri hedefleri azaltmak. Böyle söyleyince kulağa gerçekten ürkütücü geliyor ama Becker’a göre listeleri aza indirgemek de minimalizmin bir parçası. “Uzun uzun yapılacaklar listeleri yerine iki üç maddelik hedefler koyun ve bittikçe yenilerini ekleyin” diyor Becker. Tüm bunları yaptıktan sonra biraz daha derinleşiyoruz: Geçmişe dair kötü hisleriniz. Evet, bunlar da hayatımızda yer kaplayan fazlalıklar. Kurtulmak, barışmak ve iyi hislerle yüzümüzü geleceğe dönmek gerekiyor. Peki ya daha az kelime kullanmak? Elbette az konuşmak değil ama direkt olmak önemli minimalizmde. Ve tabii ki vücuda iyi bakmak, abur cubur yememek, trans yağlardan uzak durmak… Ardından ekran ve internet süreleri geliyor. Burada ne deneceğini tahmin ediyorsunuzdur; sınırlayın.

Eğer bunların bir kısmı bile aklınıza yatıyorsa bir yerden başlayabilirsiniz. Gerçek minimalistlerin hayali ihtiyaç duydukları şeyi tek bir bavula sığdırabilmek olsa da bunun herkesin yapabileceği ve hatta isteyebileceği bir şey olmadığı aşikâr. Bununla beraber, biraz sadeleşmenin en azından bunun için çaba göstermeni, yoğun şehir hayatı, stresli gündelik yaşam ve bitmek bilmeyen yapılacaklar listeleri üzerinde olumlu bir etkisi olacağı da bir gerçek.