Web sitemizde çerezler ve benzeri izleme teknolojileri kullanılmaktadır. Çerezlerin ve benzeri izleme teknolojilerinin pazarlama/reklam faaliyetleri, sitemizin daha işlevsel kılınması ve kişiselleştirilme amaçlarıyla kullanımına onay verebilir veya ‘’Tercihler’’ butonu ile çerezleri yönetebilirsiniz.
Aralık 2020
En “sesli” tasarım
TASARIMIYLA DA SES KALİTESİYLE DE HAYRANLIK YARATAN, SIRA DIŞI BİR HOPARLÖR…
ir hoparlörün “Oswalds Mill Audio” gibi uzun ve konuyla alakasız bir ismi varsa, bunun arkasında yatan ilginç bir hikâye olduğu açıktır. Mesela Oswald kimdir? “Mill” yani değirmenle bir hoparlörün ne ilgisi olabilir? Yönetmen Jonathan Weiss’in kurduğu bu hoparlör markasının hikâyesi de tıpkı tasarımı gibi: Sıra dışı! 1964 yılında New York’ta dünyaya gelen Jonathan Weiss, üniversitede uluslararası ilişkiler üzerine eğitim almış hatta yıllarca bu sektörde çalışmıştı fakat sinemaya olan ilgisi onu gün geçtikçe daha da cezbediyor ve kendine çekiyordu. 2000 yılında İngiliz yazar J. G. Ballard'ın “The Atrocity Exhibition” adlı deneysel kitabını filme uyarladığında şöyle demişti; “Sinemada değişik bir tür görmek istediğim için bu filmi çektim…” Weiss’in bu sözü, ileride yapacağı işlerin ipucuydu aslında. Çektiği film montaj aşamasındayken ses mühendisi bir arkadaşının daveti üzerine Pennsylvania’ya giden Weiss, burada 1800’lü yıllarda inşa edilmiş, Oswald ailesine ait ancak neredeyse yüz yıldır kullanılmayan bir bina keşfetti. Weiss’i bu kez de elektrik ve su tesisatı gibi 20. yüzyıla dair hiçbir emare barındırmayan bu binayı restore etme heyecanı sarmıştı.
Weiss, bu binayı restore etmenin zor olacağını biliyordu ama bu durum onu binayı satın almaktan alıkoymadı. İlk birkaç yılda binayı yaşanabilir hâle getirdikten sonra Weiss, etrafı bir metre yüksekliğinde sağlam bir duvarla çevrili olan, neredeyse bin metrekarelik bir alana sahip olmuştu. İşin güzel kısmı, civarda kimseler yoktu. Şimdi yapılacak tek şey, burayı ne olarak kullanacağına karar vermekti. Bu noktada Weiss’in aklına, gençliğinde çalıştığı, 1930’lu yıllardan esinlenen “Art Deco” türündeki sinemalar geldi. Bu sinemalardaki boynuz tipli hoparlörlerden çıkan temiz sesten, gençliğinde oldukça etkilenmişti ve sahip olduğu bu neredeyse bin metrekarelik boş yapı, o çok etkilendiği ses sistemini yeniden yaratmak için ideal bir ortamdı.
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Bu sebeple, ses mühendisi arkadaşıyla birlikte yıkılan veya yenilenen sinemalardaki eski ses sistemlerini araştırmak üzere New York'a gitti ve ne olduğunu bile anlayamadığı bir sürü ekipmanla birlikte geri döndü. Ses sistemleri meraklılarının oluşturduğu bir gruba dahil olan Weiss, kısa sürede işin sırrını çözdü hatta bu eski binayı, ses sistemi meraklılarının buluşma noktası hâline getirdi. Bu toplanmaların sonucu olarak da Weiss, 1930’lu ve 50’li yılların RCA çıkışlı hoparlörlerinin nasıl çalıştığını öğrenmiş ve sesin bu sistem üzerinden çok daha iyi yansıtıldığını görmüştü. Artık kendi markasını kurmaya hazırdı.
Weiss, sinemada olduğu gibi ses sistemleri macerasında da idealine ulaşmayı başarmıştı. Kurduğu bu markaya, “Oswalds Mill” yani “Oswald’ların Değirmeni” ismini verdi. Markanın ortaya çıkışında büyük bir etkisi olan binanın ismi, Weiss’in hoparlörleriyle sonsuza dek yaşayacaktı.
Tasarım harikasından çıkan müthiş ses
Oswalds Mill Audio’nun hoparlörlerinin neredeyse tamamı 100 desibel / 1 watt / 1 metre prensibiyle çalışıyor; yani hoparlörü yalnızca bir watt’lık bir amfiye bağladığınızda bile hoparlörden bir metre uzakta 100 desibellik ses elde ediyorsunuz. Bu da tipik high-end hoparlörlerin çok ötesinde bir rakam. Şunu da söylemeden geçmeyelim; saatte 800 mil gidebilen bir araba olabilir fakat hiç kimse o arabayı gidebildiği kadar hızlı süremez… Aynı şey ev ortamındaki Oswald Mill Audio hoparlörler için de geçerli. Eviniz Oswald’ların değirmeni gibi sağlam ve boş bir taş yapı olmadığı sürece bu hoparlörlerin sınırlarını zorlamamak gerek.